Türkiye Cumhuriyeti’nde Doktorluk Yapmak; Kendi Kendine Konuşma
Sanırım futbolda kalecilere benziyoruz, kurtardıklarımızla değil yediğimiz gollerle anılıyoruz.
En azından kendimizi böyle yargılıyoruz.
Yaptığımız en küçük hamlenin dahi arkasında bir sürü bilgi ve çaba olduğunu, acılarla kazanılmış tecrübelerin, sabırla elde edilen birikimlerin değerini değil hatalarımızı büyüterek yaşıyoruz.
Toplumla çok iletişim kuramıyoruz.
Kesin konuşmak için az bilmek yeterlidir (Özdemir ASAF); sözünü yaşayarak, yaralanarak, acısını çeke çeke öğrendiğimiz için bilir bilmez, toplumu etkilemek adına pervasız cürretli konuşmalar yapamıyoruz, bu bizi dikkatli, biraz sessiz, bol düşünceli ve genellikle çözümsüz, düğümlenmiş, depresif görünümlü yapıyor.
Bizim ülkede doktor uzun yolların yolcusudur.
Küçük adımlarla çok uzak mesafelerin sabırla alınabildiğini biliriz, beklediğimiz o uzak mutlu, noktaya ulaşmak için uzun yıllar okuruz, en uzun eğitimi alırız, uzun saatler çalışır ve uzun kitaplar okuruz; ancak en iyilerimiz bile ancak yaklaşabilir o noktaya. Bu yüzden kırılırız çok fazla, küser, içimize çökeriz.
Çoğumuzun aklında keşkeler vardır.
Başka bir meslek, başka bir şehir, başka bir ülke, başka bir bölüm, başka bir dünya hep aklımızdadır. Biliriz insan razı olduğu yere layıktır, ancak biz ne razıyızdır olduğumuz yere nede kendimizce daha iyilere layık olduğumuzu düşünmekten vazgeçeriz.
Doktorlar olarak biz farklı aşamalardan geçeriz ömrümüzde.
Tıp öğrenimi hayretle, doktorluğun ilk yılları (pratisyenlik, asistanlık) gayretle, en verimli yıllarımız nefretle (farklı öğelere yönlendirilmiş) emekliliğe yakınlaştıkça, işimizin püf noktalarını iyice öğrenip bilendiğimizde ise ihanetle yaşarız (her kez bu aşamayı farklı dozda yaşıyor bence).
Toplumla pek çok farklılıklar içeren bir grubuzdur.
Çok okur, çok çalışır, mecburiye gider, nöbet tutar, insanların acılarını mutluluklarından çok bilir, geç evlenir, kolay ve sık boşanırız, toplum bizi zengin bilir (?), biz kendimizi fakir biliriz, fazla insancıl, fazla sabırlı, fazla acılı insanlarızdır; bazen o kadar sıkılırız ki karşımızdakinden kendi gazozumuza ilaç atarız.
Bu ülkede ya da bu dünyadaki pek çok şey gibi zordur doktor olmak ta.
Daha kötüsü bu ülkede pek çok nesil en çalışkan olanlarını doktor yaptı, sonuç daha çalışkan, daha iyi gazeteciler, daha iyi politikacılar, daha iyi mühendisler, daha iyi sporcular, daha iyi sanatçılar çıkmadı bu ülkeden (arada birkaç kaçak var elbette); sanırım suçluyuz, ülkemizin önünü kestik biraz.
Üniversite sınavında o soruları yapmayacaktık……
Haydi bir şarkı dinleyelim..
Bob Dylan – Blowin’ In The Wind
How many roads must a man walk down
Bir adamın katetmesi gereken ne kadar yol var
Before you call him a man?
Ona erkek demeniz için
Yes, ‘n’ how many seas must a white dove sail
Evet, ve kaç deniz aşmalı beyaz bir güvercin
Before she sleeps in the sand?
Kumlarda uyumadan önce
Yes, ‘n’ how many times must the cannon balls fly
Evet, ve top gülleleri kaç kez atılmalı
Before they’re forever banned?
Sonsuza dek yasaklanmalarından önce
The answer, my friend, is blowin’ in the wind,
Cevap, dostum, rüzgarla esiyor
The answer is blowin’ in the wind.
Cevap rüzgarda uçuyor
How many times must a man look up
Bir adam kaç kez yukarı bakmalı
Before he can see the sky?
Gökyüzünü görebilmesi için
Yes, ‘n’ how many ears must one man have
Evet, ve bir adamın kaç kulağı olmalı
Before he can hear people cry?
İnsanların ağladığını duyabilmesi için
Yes, ‘n’ how many deaths will it take till he knows
Evet, ve kaç ölüm olmalı onun bilmesi için
That too many people have died?
Ne kadar çok insanın öldüğünü?
The answer, my friend, is blowin’ in the wind,
Cevap, dostum, rüzgarda esiyor
The answer is blowin’ in the wind.
Cevap rüzgarda uçuyor
How many years can a mountain exist
Kaç yıl geçmeli bir dağın varolabilmesi için
Before it’s washed to the sea?
Suyla yıkılmaması için
Yes, ‘n’ how many years can some people exist
Evet ve kaç yıl geçmeli bazı insanların yaşayabilmesi için
Before they’re allowed to be free?
Özgür olmaları için izin verilmeden önce
Yes, ‘n’ how many times can a man turn his head,
Evet ve bir adam kaç kere çevirebilir başını
Pretending he just doesn’t see?
Sadece görmemek için
The answer, my friend, is blowin’ in the wind,
Cevap, dostum, rüzgarda esiyor
The answer is blowin’ in the wind.
Cevap rüzgarda uçuyor
Dr. Mehmet SAR
Bu yazı 5558 defa okundu.