|


Kaizen – Küçük Adımlarla İlerlemek

Japonya ikinci dünya savaşında yerle bir oldu ve insanları her bakımdan demoralize hale geldi. Böyle bir ortamda Japon halkını ekonomik ve moral bakımından güçlenmesini sağlamak için ‘Kaizen’ kavramı ileri sürüldü. Kaizen, kişisel veya iş aleminde sürekli küçük iyileştirmeler olarak tanımlanıyor. Hergün yapılacak küçük düzeltmeler ve ilerlemelerle bugünkü seviyeye geldiler. Bir yazarın dediği gibi: ‘Attıkları adımlar o kadar küçüktü ki başarısızlığa uğramaları mümkün değildi’.

Büyük hedefler koymak başlangıçta insanların büyük bir kısmında korkuya ve geri çekilmeye neden oluyor. Çok az bir kesimde ise bu korku heyecana ve coşkuya dönüşüyor.   Hedeflerin küçük olması ise korkuyu gideriyor, beyin korteksi devreye giriyor, yeni çözüm yolları bulunuyor ve başarıya ulaşılıyor. Kaizen, büyük değişimlerden kaynaklanan korkuyu yenmemizi sağlıyor. Sınavda 240 sorudan 180’ini doğru cevaplamayı hedefleyen bir öğrenci şu anda 120 soruyu doğru cevaplayabiliyorsa 5 ayda bu noktaya gelmesi ilk bakışta ürkütücü olabiliyor.  Ama her hafta fazladan 3 soruyu doğru cevaplamayı hedeflerse büyük oranda yapabileceğini düşünür ve planlar yapar, sonunda 180 hedefine ulaşır.

Japon iş dünyasında, Kaizen’i uygulamanın temel ilkesi, her çalışanı şirketin yararına olacak konularda uyanık olmaya teşvik etmektir. Bu yaklaşım, maliyeti düşürecek fikirlerin ve son derece yüksek üretici bir iş gücünün ortaya çıkmasını sağlar. Bununla beraber Kaizen yöntemi şirkette devrim niteliğindeki işlerle ilgilenmez, çerçevesi daha basit ve sınırlı işlere yönelir. Kaizen, belirli bir amaca ulaşmak için etkili, keyifli bir yoldur, fakat daha derin bir meydan okumayı da içerir: sürekli fakat her zaman küçük iyileştirmeler yapmaya çalışarak sonunda yaşamda büyük değişimleri gerçekleştirmek.

Hedeflerine ulaşmada kendinize çeşitli sorular sormanız ve buna beyninizin makul cevaplar bulması ve buna uygun davranmanız oldukça etkili olmakta. Örneğin derslerde TUS biyokimyada başarılı olabilmek için hergün 15 dakika biyokimya çalışın diyorum. Bu emir cümlesinin  birçok kursiyere itici geldiğini ve uygulanmadığını gördüm. Bunun yerine ‘Günlük çalışma programıma biyokimyayı nasıl dahil edebilirim?’ sorusunu kursiyerin kendisine sordurarak beyninin bunu cevaplamasını sağlamanın en uygun yöntem olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü beyin soruları seviyor, onları reddetmiyor, yeter ki sorular korkutacak şekilde büyük olmasın. Korku durumunda beynin düşünen bölümü olan beyin korteksine soruların gitmesi engelleniyor ve cevaplar ortaya çıkmıyor. İşte size birkaç küçük soru örneği:‘Daha verimli çalışabilmek için atabileceğim en küçük adım hangisidir?’, ‘Her hafta nasıl iki soru daha fazla cevaplarım?, ‘Her ay nasıl 200 TL’lik bir yatırım yapabilirim?, ‘Hangi tıp bölümü beni heyecanlandırıp tatmin eder?, ‘Kimden yardım veya ilham alabilirim? Beyninizi sert emirler ve öfkeli isteklerle dondurmak yerine, keyifli bir zorlamayla üretici hale gelmesini sağlayabilirsiniz.

Küçük sözler ve eylemler evde ve işte inanılmaz katkılar sağlayabilir. Gündelik hayatımızda olumlu-olumsuz olaylarla karşılaştığımızda ‘Teşekkür ederim’, ‘Özür dilerim’ sözlerini sıkça kullanmamız durumunda sonuçlarına şaşıracaksınız.   Günde sadece 5 dakika odanızın temizliğine vakit ayırmanız, birer dakika ile sınırlı 5 dostunuzu telefonla aramanız, sizi o gün çok mutlu kılacaktır. Kaizen, bizden sabırlı olmamızı, küçük adımlar atarak zihnin başlangıçta değişime duyduğu direnci yenebileceğimize inanmamızı ister. Günde 5 adet TUS sorusu cevaplamaya başlayan bir kursiyer, hergün bir soru daha fazla cevaplamaya başlarsa üç ay sonra günde 100 soruya cevap vermeye başlıyor. Burada kritik nokta sizin soru çözme alışkanlığını kazanmanız. Ayda 200 TL’yi 25 yaşından itibaren bir kenarda biriktirmeye başlamanız, sizin tasarruf  etme yeteneğinizi artıracak ve bir süre sonra daha fazla biriktirir hale geleceksiniz, 65 yaşında ise bugünkü rayiçle iki milyon TL’lik bir birikime sahip olacaksınız.  Günde bir paket sigara içen bir kişi her hafta günlük bir adet sigarayı azaltırsa beş ay sonra sigara içmiyor hale gelecektir.

Küçük sorunlar büyümeden çözülürse önümüzü tıkamazlar ve sancılı bir dönemi bize yaşatmazlar. Öncelikle, yaptığımız küçük hataların farkına varıp bunları gidermek için kendimize küçük, basit sorular sorabiliriz. Kendimize karşı öfkeli veya eleştirel bir tarzda olmamız bizde kaçma tepkisini uyarır ve Kaizen sürecini yarı yolda bırakır. Hayatımızda krizlerle karşılaştığımızda uygun olan sağlam adımlar sadece küçük olanlardır.

Kendinize veya başkalarına iyi alışkanlıklar aşılamak istediğinizde küçük ödüller sunmak en mükemmel teşviklerdir. Sınava hazırlanan bir kişinin haftada 3 net arttıması durumunda kendisine iyi bir restoranda fiyatına bakmadan yemek siparişi vermesi (tavuk olmaz) kendisine verdiği değeri gösterir ve özgüveninin artmasına neden olur. Verilen ödüller ne kadar büyük olursa, mükemmele doğru olan ivmenin yavaşlama veya durma riski de bulunur. Bir işletmede küçük ödülleri çok sayıda kişiye vermek, bu kişilerin yaptıkları işte gurur duymalarına ve daha fazla katkıda bulunmalarına yol açmaktadır. Küçük ödüller, insanların motivasyonunu arttırır çünkü, maddi kazançtan ziyade onay görmenin, takdir edilmenin bir şeklidirler.

Kaizen’i, asla bitmeyen bir süreç olarak görmeye çalışın. Hedefinize ulaştıktan sonra rafa kaldırıp unutmayın. Kaizen, bizi sürekli daha yüksek standartlara ulaşmak, potansiyelimizi genişletmek, sürekli ilerlemek için yaşamı bir fırsat olarak görmemizi sağlar. Kaizen, iyilik dolu küçük hareketlerle kendimizi ve çevremizi değiştirebilme fırsatı sunar. 3M şirketinin iş felsefesi olan ‘Az yap, az sat, küçük adımlar at.’ Ve ‘Kazanan hep kaplumbağalar olacaktır!’ prensiplerini kendimize rehber edinirsek hep kazançlı çıkarız.

 Dr. Metin YILDIRIMKAYA

Bu yazı 5062 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :