|


EYLÜL TUS’U VE AHTAPOT PAUL İKİLEMİ

Bir Dünya Kupası’nı daha geride bırakmıştık. Ne zamandır yazayım diyordum ama bir türlü fırsat olmadı. Eylül TUS’una çalışanlar için belki maç izleyememek üzüntü verici olsa da, futbol sevdalılarının en azından çeyrek-yarı final ve final mücadelelerini izlemek için vakit ayırabildiklerini düşünüyorum. En azından 4 senede bir olan bir turnuva için izlenmeye değer diye düşünülmüş olabilir.

Bilindiği üzere bu turnuvanın da öne çıkan takımları, olayları ve maçları oldu. Ahtapot Paul ve Vuvuzela en fazla akılda kalanlardı sanırım. Ahtapot Paul’un kariyerinde sadece Avrupa Şampiyonası final maçında yanlış tarafı tahmin ettiğini yani bu turnuvada bütün tahminlerinin doğru olduğunu belirtirsek bu işin içinde sihirsel birşeyler var mı, yoksa kazanılan şampiyonluğun tamamen çok çalışmakla ilgili mi olduğu hala tartışılmakta.

Aslında benim fikrimi sorarsanız şampiyonluğu kazanacak olan takımın İspanya olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok :). Bunu tahmin eden 25 gr. beyni olan ahtapot paul denilen canlı olsa bile.

Barcelona altyapısından itibaren beraber oynayan oyuncuların bir çok milli takım kategorisinde ve kulüp takımlarında beraber oynamanın getirdiği alışkanlık, çok çalışmak ve zorlukları teker teker aşmak için geliştirdikleri olağanüstü motivasyon, geri düşüldüğünde ya da kaybedilen bir maçın ardından hedeften kopmamak, her kazanılan başarıdan sonra edinilmiş özgüven ve coşku sanırım İspanya adına sayacağımız artılardan bazıları idi.

Son yıllarda birçok Avrupa ve milli takım bazında kupa ve başarılara amborgo koymuş bir takımın başarısının tahmini için sizce Ahtapot Paul’e ihtiyaç var mı?

İstediğimiz alanda ihtisas yapabilmek adına sistemli ve çok çalışmak, bu işe ciddi zaman ayırmak, her deneme sınavını hazırlık maçı gibi düşünürsek alınan sonuçlarla özgüven ve motivasyonumuzu arttırmak, kötü geçmiş bir deneme sınavı ya da beklenenden az net çıkarılmış bir testten sonra hedeften kopmamak sanırım TUS’u kazanmanız adına sizin ahtapot Paul’e ihtiyacınız var mı?

Ha bu arada karşınıza her zaman Vuvuzela gibi canınızı sıkacak gürültü kirlilikleri çıkacaktır ama moral bozmadan koyulmuş hedef için özgüven ve motivasyonumuzu kaybetmeden yola devam etmeliyiz ve de Almanya gibi rakibizimi gözümüzde büyütmeden kendi oyunumuzu yani bildiklerimizi sahaya yansıtmalıyız. Yoksa birçok kişinin favorisi birçok takımı dörtleyen Almanya değil miydi?

Dr. Fatih SELÇUKBİRİCİK

Bu yazı 6175 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :