|


HAY ALLAH’IM !

Kanımca, canım ülkemdeki tüm yanlışların 6 anası var :

Vazgeçmek
Ertelemek
Üşenmek
Unutmak
Haddini bilmemek
Zannetmek

Zannederdim !…

Şimdi şunlar da çıkageldi..

Acelecilik ( Oldu – Bitticilik )
Konsantre olamamak
Kontrol etmemek ( Sağlama yapmamak )

20 yıldır TUS ile iç içeyim.. Her sınavda ben “Hay Allah’ım !?..” diyorsam, öğrenciler ne yapsın ?..

Tıp Fakültelerinin, öğrenciyi tam yetiştiremediği muhakkak..

Ama soru da mı soramıyorsunuz be hocam ??

Hadi siz sordunuz, bunun bir kontrol ettirilmeyişine ne demeli ?

Kime kızmak gerekir, bilmiyorum..

Soruyu bu hocalara sordurtana mı ? Soruyu hazırlayana mı ? Soruyu hazırladıktan sonra kontrol etmeyene mi ? Kontrol ettirmeyene mi ?..

Neyse ki güvenliği, içeriğinden daha sağlam bir sınav yapılabildi !!..

En üst düzeyde güvenlik önlemleri altında, “Şeker – Su – Telefon sokulmadı” büyük bir muvaffakiyetle !..

– “E, sorular yanlışmış efendim ?”
– “Olsun, şeker sokamadılar ya içeri ! Heh heh heh heh.. Nasıl kaldı ama doktorlar ?!!…”

……………………

Hay Allah’ım ?!!..

……………………

Aslında bu durum, benim canım ülkemde her işini yapan için geçerli değil mi ?

Kim yaptığı işi doğru yapıyor ?

Bana beş tane, hadi bilemediniz 10 tane örnek verebilirsiniz..

Bunların da işlerini neden tam – kusursuz yaptığına bakarsanız, ya işlerinin kendilerine çok para ya da ün – hayran kazandıran işler olduğunu görürsünüz..

Pekiyi herkesin yaptığı işi tam – hatasız yapması için, o işten çuvallar dolusu para veya şan – şöhret kazanması mı gerek ?..

Formül ya da çıkmaz buysa, artık genetik olarak yeni nesillere aktardığımız bu yanlışların çözümü nasıl olacak ?

…………………….

Bir Alman arkadaşım bir gün dedi ki : “Siz Türkler bizden çok daha zekisiniz !”..

İnsan böyle bir şeyi yabancıdan duyunca, “Peh ! Nasıl oluyor biliyon mu !?”.. 100 metrede, her türlü pistte, Usain Bolt’u bile “göğüs farkıyla” geçerim diyorsun, koşulsuz !..

Ama insan sormadan da edemiyor, bu muhteşem sonuca nasıl vardığını öğrenmek istiyor, için için..

Dedim ki : “Niye ?”..

O da dedi ki : “Bizim her sabah ne zaman kalkacağımız, kahvaltıda ne yiyeceğimiz, işe nerden – nasıl – kaçta gideceğimiz, işimizde ne yapacağımız, işten kaçta çıkacağımız, nasıl – nerden eve döneceğimiz, kaçta yatacağımız belli.. Siz öyle değilsiniz.. Ne kadar fazla uyurum, işe bugün şurdan şöyle gideyim, geç kalırsam şu bahaneyi söylerim, işte o günü nasıl az çalışarak geçiririm, hatta bu işi yaparken nasıl başka işlerle uğraşabilirim, bu işten daha fazla para getiren iş var mıdır, işten nasıl erken çıkarım, eve nasıl giderim diye düşünmekten, siz çok zeki oluyorsunuz !”..

Hay Allah’ım ?!..

İnsanın kanına dokunuyor.. Ama tam doğru olmasa da, doğruluk payı yok mudur hiç !? ..

……………………..

Fırıncıya bakıyorsun, ekmeklerin gramajları farklı.. Ama zam peşinde.. Fırınların temizliği.. Boşver !..

Taksiler !.. Evin tapusunu versen az gelir !..

Öğretmen mutlu değil !.. Öğrenciymiş, geleceğimizmiş… Geçiniz !.. Emekliliği özlemle bekliyor..

Öğrenci !.. “Öğrenmecilik” onun işi değil midir ?!…

Haberciye bakıyorsun, yanlışı eleştirirken bile yanlış yapıyor ! ( Baksanıza Sami bey’in ATV’deki röportajında bile “SKANDAL” yerine “SAKANDAL” yazmışlar, altyazıda..)

Gece çalışan belediye temizlik işçileri.. Kendi aralarında vardiya yapmış, bir gece çalışıyor, bir gece boş !.. Oh !..

Doktora bakıyorsun; kafa dışarıda, beden hastanede.. Öğrenciye asistana bir şey anlatmak, öğretmek !!.. Tabii – Tabii !..

Apartman Görevlisi, Gazeteci – Gazete Bayii – Terzi – Bakkal – Memur – İşçi..

Kafalarda tek ortak şey :

“ Nasıl daha az çalışarak – hatta çalışıyor gözükerek – fazla para kazanırım !?..”

Ne yapılan işlerde, hayır var ne de işi yapan – ya da yaptığını zanneden – kafalarda o iş !..

……………

Vazgeçtim mesleklerden, anneler – babalar bile, çocuklarına konsantre olabiliyorlar mı ? Onlara verdikleri mesajlar, doğru mu – tam mı – kusursuz mu ?..

………………..

Kimse de işinden memnun değil !.. Kimse yaptığı işi sevmiyor !..

Bir mutsuzluk savaşı var, kişi ile mesleği arasında.. Bence önemli sorulardan biri de bu !.. Doğru meslek seçimi mi yapmıyoruz !?.. Avrupa’da çoğu ülkede, kişiler uzmanlarca doğru meslek seçimlerine yönlendiriliyor.. Tüm okul yaşantısı, hangi derslerde niçin başarılı olduğu, insani – sosyal ilişkileri detaylıca inceleniyor, gözleniyor, analiz ediliyor, önce öğrenciyle sonra da aileyle yüz yüze görüşülerek tartışılıyor.. Meslek seçimi, bir sınava bırakılmıyor; uzun bir sürece yayılıyor..

Bizdeyse, yol haritası belli..

Oku, tatil yap, oku, tatil yap..

Hep o bir tek büyük sınava hazırlan..

Puanı al, nereye tutuyor, oraya gir..

Sen gir de bir hele !..

Pekiyi sonra ?

Vazgeçmek
Ertelemek
Üşenmek
Unutmak
Haddini bilmemek
Zannetmek
Acelecilik ( Oldu – Bitticilik )
Konsantre olamamak
Kontrol etmemek ( Sağlama yapmamak )

………………………

İki TUS evvel, bilirsiniz; tercihlerde hep üst sıralarda gördüğümüz Kadın Doğum, yerlerde gezdi.. 59 – 60 ile Kadın Doğum’a girilebildi.. Niçin dersiniz ?

Adayların hepsi korktu.. Neden : MALPRACTICE yasası çıkmış !..

Yani, “Hata yaparsak, bizden hesap sorulur hocam !?”..

“E, yapma !..”

“Yok ben yaparım !.. “

“Evet ?”

“E, benden hesap sorulmasın !?”

“Olur !”

İşini iyi yapıp, hatasız ve tam yapmayı düşünmek yerine, hata yaparım, benden hesap sorulmasın’ı düşünüyor doktor !..

Hay Allah’ım ?!..

…………………………

Abraham Lincoln, The House Divided söylevi’nde (16 Haziran 1858) ( tarihe dikkat ettiniz umarım ), söylevinin başında şöyle hitap etmiş ulusuna :

“Eğer ilk önce nerede olduğumuzu ve nereye meylimiz olduğunu bilirsek, ne yapmamız gerektiğini ve nasıl yapacağımızı iyi değerlendirebiliriz. Tecrübeme göre eğitimsiz kimselerin erdemleri de azdır.”

Okula çocuğunu kaydettirirken de, öğretmene şunu söylemiş : “Sizden tek bir ricam var, okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğretin ona..”

………………………..

Afrika’da Safari’ye katılanların bile zor göreceği, ama TEM’de karşı istikametten rahatlıkla bir boğanın üzerinize – üzerinize gelip hatta arabanıza çarptığını görebileceğiniz canım ülkemde; kanımca, yanlışların, yanlışlıkların çözümü, “sevilerek yapılacak işlere, onları severek yapacak kişiler bulmak” yerine, ya da “herkesin seveceği işleri, herkesin yapması yerine”; “kişilerin severek yapacakları doğru ve ona uygun işleri bulmak !..” ve “Kişilerin buna kanaatini, ikna olmasını – yani o meslekle mutlu olmasını – sağlamak.. Yapılan her işin, bir diğerinden daha az veya daha fazla önemli olmadığını öğretmek.. Her işin bu ülke için faydalı olduğunu, gerekli olduğunu, bir zincirin halkası olduğunu benimsetmek… Yani biraz da kafaları değiştirmek..”..

Bunun için,

1. Kısa vadede yapılacak tek şey var :

A.Her yapılan işin – ama hangisi olursa – mutlaka kontrol ettirilmesi, tarafsızca sağlamasının yaptırılması.. Kontrol !..

2. Uzun vadede yapılacak iki şey var :

A.İlkokul eğitimi ( Bu ülkede bu yüzden en yüksek maaşı öğretmenlere vereceksiniz ! ) ve buna bağlı doğru meslek seçimlerinin sağlanması ( ikinci yüksek maaşı da bu uzmanlara vereceksiniz )..

Çocuklar; “insan olma”, “ayıp”, “utanma”, “yazık”, “onur”, “şeref”, “dürüst olma”, “devlet malı”, “meslek” gibi kavramları diğer derslerden daha ön planda öğrenmeliler ( Bu bize 4 nesile mal olsa da, gelecek için şahsi fikrim bu yöndedir !..)..

B.Her yapılan işin – ama hangisi olursa – mutlaka kontrol ettirilmesi, tarafsızca sağlamasının yaptırılması.. Kontrol !.. ( Sigortacılıktan bahsetmiyorum.. Yapılan işi doğru yapanın taltif edilmesi, yapmayanın – ciddi olarak söylüyorum – deklare edilmesi, klasifiye edilmesi.. ) (üçüncü yüksek maaşı da bu gruba vereceksiniz ! )..

…………………………

Sizi temin ederim ben bu yazıyı yazarken, İzmir’de iki tıp fakültesi öğrencisi kızımıza, ehliyetsiz sürücünün çarptığı haberini geçti TV.. Savcı, sürücüyü serbest bırakmış !..

Kanal değiştirdim..

Bir baba, kızını hıçkıra hıçkıra feryatlar içinde “Sigarayı bırak!” deyişini, “Seni Allah kahretsin !” diye bağırışını kameraya çekmiş, internette yayınlıyor.. Niye böyle yaptın dediklerinde, baba gülerek “Ünlü olduk işte ! Fena mı ?” diyor..

Spor Haberleri..

Futbolcu Serdar Özkan, arabasının plakasındaki “SOZ” yazısını “ SÖZ” olarak değiştirmiş.. “O” yu kendi eliyle “Ö” yapmış !..

“Uymuyordu !” diyor..

……………………

Hay Allah’ım !?..

Dr. Erdinç TUNÇ

Bu yazı 12660 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :