|


BEYİN NASIL ÇALIŞIR?

Beynimiz aşağıdaki soruları sorarak gelen bilgiyi sorgular.

1. Bu bilgiyi daha önce duydum mu? Veya gördüm mü?
2. Bu bilgi nereye uyar? Bununla ne yapabilirim?
3. Bu bilginin dün, geçen ay veya geçen yıl duyduğum düşünce ile aynı olduğunu farz edebilir miyim?

Beyin sadece bilgiyi almaz onu işler.

Bir bakıma bilgisayar gibi çalışır.

Bilgisayarın girilen verileri daha sonra kullanabilmesi için onları saklaması yani kaydetmesi gerekir.

Beynimizin hafızaya kaydetmesi için yeni bilgiyi test etmesi, özetlemesi veya başkalarına açıklaması gerekir.

Öğrenme pasif olduğunda beynimiz yeni bilgiyi kaydedemez.

Eğer kursiyerler aşağıda belirtilenleri yaparlarsa daha iyi öğrenirler.

1- Bilgiyi kendi kelimeleriyle yeniden ifadelendirmek.
2- Örneklendirmek
3- Çeşitli biçimlerinin ve durumlarının neler olduğunu ayırt etmek.
4- Bilgi ile diğer faktörler ve fikirler arasında bağlantı kurmak.
5- Bilgiyi çeşitli biçimlerde kullanmak.
6- Bazı sonuçlarını önceden görmek.
7- Bilginin karşıtını veya tersini ifadelendirmek.

Öğrenmek bilgiyi bir bütün olarak yutmak değil, çiğnemektir.

3 Heykel hikayesi

İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.

Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”

Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.

Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.

İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı.

Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.

Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir.
Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir.
En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.
Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”

Değerli arkadaşlarım sonuç olarak aldığı bilgileri kullanabilen ve bu işi başaracağına inanan sonunda mutlaka zafere ulaşır.

Dr. Ercan ÖZTÜRK

Bu yazı 11741 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :