|


Yaşamla Bir Olup Akabilmek…

Gün yeni ağarıyordu. Pencerenin perde gözeneklerinden ince demetler halinde odanın içerisine dolmaya başlayan o yaşam ışığı yalnızca gözlerini değil tüm tenini ılık ılık gezindi. Evet yeni bir gün daha başlıyordu. Ne kadar çok şey var yaşanacak diye iç geçirdi.Bugün yaşanacakları kaçırmamak için coşku ile fırladı yataktan.

Perdenin önüne geldiğinde ışık tüm bedenini sardı, kucakladı. Perdeyi araladı. Camı açtığında o ılık bahar havası tenine değdiğinde hadi dedi dışarda koskoca bir hayat beni bekliyor…

Yeni doğan günün coşkusu ile yola koyuldu. Arabada giderken ne güzel de hayat veriyordu Sezen Aksu, Mevlana’nın dizelerine:

“Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi
Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım”

Hastaneye vardığında coşkusu gözlerinden okunuyordu. Kapıda Abbas efendiyi selamladı gözleriyle. Belki de her sabah orada olmasına rağmen ilk kez fark edilmenin verdiği mutluluk ısıtıverdi Abbas efendinin yüreğini. Merdivenleri koşarak odasına çıktığında, hastalar kapıda dizilmişlerdi bile… Hepsini sevgiyle selamladı ve önlüğünü giyerek başladı çalışmaya. Bembeyaz önlük daha bir beyazdı bugün. Hayat denen sonsuz kaynağın enerjisi taşıyordu üzerinde…

Neredeyse güneş batmak üzereydi. Tatlı bir kızıllık sarmıştı gökyüzünü. Gün yerini geceye bırakmak üzereydi. Güneş usuldan veda ediyordu sanki yeryüzüne, hazırlanmak için yeni güne.

Arabada geri dönerken evine bu kez Nazım ın dizeleri yankılanıyordu teybin hoparlörlerinde:

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi KARDEŞÇESİNE…. “

Vazgeçti eve gitmekten. Yolunu uzattı bilerek. Defalarca dinledi, dinledi, dinledi… Camları sonuna kadar açmıştı. Akşam yeli saçlarını okşuyordu hafiften. Birden hissetti Abbas efendinin ışıltısını, eşinin gülüşünü, parıldayan gözlerini, kızının O’na sıcacık sarılmasını, hastalarını… hayata dair her şeyi. Olabildiğince akıp gidiyordu içinden tüm güzellikler. Doldukça coştu, coştukça doldu…

Ve evine dönerken artık dudaklarında kendi türküsünü mırıldanıyordu…

“Beni ben yapan, hayatımı dolduran tüm yaşantılarım, yaşayıp isteyip de yaşayamadıklarım, hedeflerim, sevgilim, kızım, oğlum, kardeşim, müziğim, güneşim, gündüzüm, gecem, hayatımda günün birinde var olan ve var olacak her şey, hepinizi çok seviyorum. Beni var etmek için bulunduğunuzu biliyorum. Hepinize minnettarım.”

Dr. Kemal GÖL

Bu yazı 4956 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :