|


SABIR VE ÇALIŞMA; BAŞARININ İKİ TEMEL İLKESİ

Tıpta uzmanlık sınavına girecek olan ve bu nedenle gece-gündüz demeden, hafta sonu ve tatil günlerini feda ederek çalışan birçok doktor arkadaştan duyduğum klasik cümlelerden birisi, “çok çalışıyorum ama başaramayacağımdan korkuyorum”dur.

Eğer kafaya koyduysanız ve hakkını vererek sınava hazırlanıyorsanız mutlaka başarırsınız. Eğer bunun aksi oluyor veya olacağını düşünüyorsanız, ya gerçekten çalışmıyor ve kendinizi kandırıyorsunuz veya doğaüstü güçlerin bu işte bir parmağı vardır. Gerçekten çalışan ve sabreden, emeğinin karşılığını mutlaka alır.

İşte size gerçek bir hikaye. Kelimesi kelimesine doğru. Sakın yılmayın! Lise son sınıfta bir genç. Ege’nin güzel ilçelerinden birisinde yaşayan ve babalarının emekli maaşı ile okumaya çalışan 4 kardeşten üçüncüsü. 4 kardeş de oldukça zekidir ve hepsi okumak istemektedirler. Kahramanımız da her lise öğrencisi gibi son sınıfta üniversite sınavlarına hazırlanmaktadır. Ancak bundan yaklaşık 20 yıl önce geçen bu olay döneminde, üniversiteye hazırlık kursları daha yeni yeni popüler olmaya başlamış ve sınava hazırlanacak öğrenciler hafta sonları kurslara gitmeye başlamışlardır. Bizim genç de bulundukları ilin bir dershanesine başvurur. Kurs ücreti için istenen para birazcık tuzludur. Babasına açar bu isteğini. Babası da zaten kıt-kanaat geçindiklerini, kurs için para veremeyeceğini söyler.

Kahramanımız hemen pes etmez. Dershane sahibi ile görüşür ve kendisinin yaşadığı ilçedeki lisenin okul birincisi olduğunu, üniversite sınavında iyi bir yer kazanırsa dershaneleri için iyi bir reklam olabileceğini, ancak parası olmadığı için kayıt yaptıramadığını ve kendisini ücretsiz dershanede okutup okutamayacaklarını sorar. Dershane müdürünün çok hoşuna gider bu kendine güvenen ve çalışkan gencin teklifi. Ücretsiz dershaneye kaydını yaparlar. Fakat halen aşılması gereken bazı problemler vardır. Yaşadığı ilçe ile dershanenin bulunduğu il arası, yaklaşık 40 km’dir ve ile ulaşım minibüsler aracılığı ile yapılmaktadır. Hafta sonu iki gün gidiş geliş, 4 kez minibüs ücreti ödenmesini gerektirmektedir. Çok yüksek olmasa da bu ücret 1 aydaki 4 hafta göz önüne alındığında belli bir yekün tutmaktadır. Olsun diye içinden geçirir kahramanımız. Dershane nasıl olsa bedavaya geldi, babası büyük ihtimalle yol paralarını ödemeye razı olur, der kendi kendine. Ama yine de korkusundan babasına bu konuyu açmaya bir türlü cesaret edemez ve dershanenin ilk gününü bekler. Cumartesi sabahı erkenden kalkar ve hazırlanır. Kahvaltısını yaptıktan sonra önce annesine durumu anlatır ve yol parası ve harçlık ister. Annesi kendisinde para olmadığını, babasından istemesini söyler. Bizim genç mecburen babasına da durumu anlatır ve bu sefer babasından para ister. Aldığı ilk cevap okkalı bir tokattır. İkinci cevap ise “bana mı sordun da dershaneye yazıldın. Para yok işte. Ne halin varsa gör” olur.

Gururlu kahramanımız öylece bakakalır. Başını öne eğer ve gözünde iki damla yaş, yanağında tokadın bıraktığı kızarıklıkla evden çıkar. Minibüslerin kalktığı durağa gider doğruca. Çünkü kafaya koymuştur. Okuyacak, büyük adam olacaktır. İnadına, her türlü zorluğa rağmen. Durağa geldiğinde, kendisi gibi, dershaneye gitmek için bekleyen okul arkadaşlarını görür. Onlardan samimi olduğu birisinin yanına gidip, babasının sabah erkenden bir iş için evden çıktığından yol parası alamadığını ve kendisine bu haftalık borç para verip veremeyeceğini sorar. Arkadaşı da “lafı mı olur” deyip yol parasını verir. Bu şekilde dershaneye gider ve üniversiteye hazırlık kurs eğitimi böylece başlamış olur.

Ufak bir problem daha vardır yalnız. Kurs sabahtan akşama kadar devam etmektedir ve öğle arasında doğal olarak insanın karnı acıkmaktadır. Öğle tatilinde aynı okuldan arkadaşları, bir yerlere yemek yemeye gitmek isterler. Bizimkinde yemek parası da yoktur. Arkadaşlarından yemek parasını da istemek hiç de uygun olmaz, daha doğrusu gururuna yediremez. Arkadaşlarına, ilde bir akrabaları olduğunu, öğle yemeklerine oraya gideceğini söyler ve onlardan ayrılır. Yakındaki bir caminin avlusundaki şadırvandan kana kana su içtikten sonra tekrar dersaneye döner. Bu olay nerdeyse 1 yıl boyunca devam eder.

Peki 1 yıl boyunca yol parasını nerden buldu dersiniz? Borç para aldığı arkadaşına borcunu nasıl ödedi? Çok basit. Yaşadığı ilçede Perşembe günleri halk pazarı kurulmaktadır. Bu nedenle Perşembe günleri civar köylerden binlerce insan alışverişe gelir. O yüzden Perşembe günleri ilçedeki lokantalar tıklım tıklım dolar. Hikayenin kahramanı olan genç, Perşembe günleri okuldan çıktıktan sonra 2-3 lokantada bulaşık yıkayıp, genel temizlik yapar. Buradan aldığı para hafta sonları yol parasını karşılamaya yetmektedir. Yaklaşık 1 yıl boyunca Perşembe günleri bulaşık yıkayıp dershaneye gider ve öğle aralarında su içerek açlığını bastırmaya çalışır. Dershaneye de aksatmadan gider.

Sonuç mu? Birlikte dershaneye gittiği arkadaşlarından çok daha yüksek bir puan alır ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanır. Şu anda, bir zamanlar hayal bile edemeyeceği bir yerdedir artık. Azmin ve çalışmanın önünde hiçbir şeyin engel olamayacağını herkese anlatmaya da devam ederek. Her şeye rağmen insanları, ailesini ve biricik babasını sevmeye devam ederek.

Çalışıyorsanız başarırsınız. Sabır her zaman çalışmanın yanında size yardımcı olacaktır. Azimli olun. Gün gelecek ve geriye dönüp, “zaten çalışmıştım ve başaracağımı biliyordum” diyeceksiniz kendi kendinize.

Dr. Nurullah Okumuş
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Yenidoğan uzmanı

Bu yazı 9664 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :